trk dergisi https://trkdergisi.com/index.php/trk <p>trk dergisi uluslararası ölçekte beşeri bilimler ve sanat alanında hazırlanan akademik çalışmaların yayınlanmasına hizmet etmeyi amaçlayan hakemli bir dergidir.&nbsp;</p> tr-TR bilgi@trkdergisi.com (trk dergisi yönetim) trkdergisi@gmail.com (trkdergisi editör) Fri, 26 Dec 2025 22:57:22 +0300 OJS 3.3.0.11 http://blogs.law.harvard.edu/tech/rss 60 John Toland’da Aklın Vahiy Üzerindeki Hakimiyeti https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/241 <p>Bu makale, erken dönem İngiliz deistlerinden John Toland’ın akıl–vahiy ilişkisine dair projesini, Aydınlanma düşüncesinin rasyonel din arayışı bağlamında incelemektedir. Toland, Hristiyanlığın özünde akla aykırı ya da aklın üstünde hiçbir dogma bulunmadığını, “gizem” ve “mucize” adı altında savunulan pek çok unsurun ise tarihsel süreçte ruhban otoritesi ve önyargılar yoluyla dine eklenmiş beşerî ilaveler olduğunu ileri sürer.</p> <p>Çalışmanın temel problemi, Toland’ın aklı vahyin doğrulanabilirliğinin zorunlu şartı kılmasının vahiy tasavvurunu indirgeme riskini mi taşıdığı, yoksa imanı rasyonel temelde savunulabilir kılarak güçlendirip güçlendirmediği sorusudur. Bu çerçevede ilk olarak Aydınlanma ve İngiliz deizmi bağlamında Toland’ın rasyonel din tasarımı özetlenmekte, ardından vahyin meşruiyet ölçütü olarak aklın konumu, iman–bilgi ayrımı ve ilahi/insani otorite kavrayışı analiz edilmektedir. Daha sonra gizem ve mucize eleştirisi üzerinden, vahyin akılla çelişmeyen ve insan doğasıyla uyumlu içeriklerle sınırlandırılmasının sonuçları tartışılmaktadır.</p> <p>Çalışma, başta <em>Christianity Not Mysterious</em> olmak üzere Toland’ın temel eserlerinin metin çözümlemesine dayanan kavramsal bir çözümleme yöntemi izlemekte ve düşünürün görüşlerini Socinianizm, deizm ve panteizm tartışmalarıyla karşılaştırmalı biçimde konumlandırmaktadır. Makale, Toland’ın vahyi bütünüyle reddetmediğini; ancak vahyi aklın evrensel ilkeleriyle denetlenebilir bir iddia alanı olarak kurduğunu göstermektedir. Sonuç bölümünde, Toland’ın yaklaşımının bir yandan dogmatizme ve otoriter kapalılığa karşı güçlü bir eleştiri ürettiği, diğer yandan insan aklının imkânlarını geniş varsayarak vahyin tarihsel-sembolik ve dönüştürücü boyutlarını daraltma tehlikesi taşıdığı savunulmaktadır.</p> <p>Böylece çalışma, Toland’ın akıl merkezli din projesinin hem gücünü hem de sınırlarını ortaya koyarak akıl–vahiy geriliminin din felsefesi açısından güncelliğini koruyan temel bir problem alanı olduğunu vurgulamakta; aynı zamanda inancın rasyonelliği, dini çoğulculuk ve Aydınlanma sonrası teoloji tartışmalarına kavramsal bir zemin sunmayı amaçlamakta, kuramsal bir katkı sunmaktadır.</p> Sait KAR Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/241 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Çağdaş Anlatının En Yalın Hâli: Küçürek Öykü Biçimindeki Atasözleri ve Bunların Ana Dili Eğitimindeki Eğitsel İşlevi https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/248 <p>Modern çağın her alandaki hızlı gelişimi ve bunun yanında yoğun bilgi akışıyla şekillenen unsurları, edebî anlatım biçimlerini de dönüşüme uğratmış ve bu süreç, mini öykü gibi minimal türlerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Hemen her alanda “hız ve haz”, toplumları ve toplumun üyelerini nerdeyse çepeçevre kuşatmış durumdadır. Bu kuşatılmışlıktan edebiyat ve anlatı da payını almıştır. Fakat bu az kelimeyle derin anlam oluşturma ilkesine dayalı bu özlü anlatım geleneği, Türk kültüründe atasözleri ve deyişler vasıtasıyla zaten asırlardır vardır ve hâlen de yaşamaktadır. Bu araştırmanın temel hedefi, çağdaş anlatının en sâde şekli olarak kabul edilen "mini öykü şeklindeki atasözlerinin" yapısal niteliklerini incelemek ve bu metinlerin ana dili eğitimindeki eğitsel işlevini gözler önüne sermektir. Nitel araştırma yöntemlerinden belge taraması ve tanımlayıcı içerik çözümlemesi modelini temel alan çalışmada, bilhassa diyalog, iç konuşma ve hikâye kurgusu içeren "öyküleyici atasözleri" ile güncel mini öyküler karşılaştırmalı biçimde ele alınmıştır. Gerçekleştirilen değerlendirmeler, bahsi geçen atasözlerinin tıpkı mini öyküler gibi ekonomik anlatım, yoğunlaştırılmış içerik, sembolik derinlik ve okuyucu katkısı gerektiren boşluklar içerdiğini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede atasözleri, sadece kalıplaşmış ifadeler değil, ardında bir hikâye örgüsü ve karakter evreni barındıran mikro anlatılar şeklinde değerlendirilmiştir. Araştırma, bu iki tür arasındaki yapısal ve işlevsel benzerlikten yola çıkarak, ana dili eğitiminde kullanılabilecek yenilikçi bir öğretim metodolojisi sunmaktadır. Sonuçlar, atasözlerinin mini öykü biçiminde yeniden yorumlanmasının veya tahlil edilmesinin; öğrencilerin yazma, okuma, yenilikçi düşünme, dilsel farkındalık ve kültürel hafıza oluşturma süreçlerine çok boyutlu faydalar sağladığını göstermektedir. Neticede bu çalışma, geleneksel sözel kültür öğeleri ile çağdaş anlatım teknikleri arasında eğitimsel bir bağlantı kurarak, dil öğretimi süreçlerine işlevsel, estetik ve disiplinlerarası bir materyal geliştirme yaklaşımı önermektedir.</p> Kerim TUZCU Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/248 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Değer Tabanlı Bakım https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/231 <p>Geleneksel sağlık hizmetlerinde, hizmet başına ödeme (fee-for-service) modeli yaygınken, son yıllarda değer tabanlı bakım (VBC) sistemine geçiş hızlanmıştır. Bu model, hastaların sağlık sonuçlarını iyileştirmeye ve maliyetleri optimize etmeye odaklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, geleneksel işlem-temelli sağlık hizmeti modellerinden farklı olarak hasta odaklı sonuçları ve maliyet etkinliğini önceleyen Değer Tabanlı Bakım (Value-Based Care - VBC) yaklaşımının Türkiye’deki uygulanabilirliğini değerlendirmek ve karşılaşılan sistemsel zorlukları ortaya koymaktır.</p> <p>Değer Tabanlı Bakım (Value-Based Care — VBC) yaklaşımının Türkiye bağlamındaki uygulanma potansiyelini ve karşılaşılan zorlukları, uluslararası literatür ve Türkiye kaynakları ışığında sistematik biçimde ele almaktadır. Kapsam tarama çalışması (scoping review) yöntemiyle yürütülen çalışmada, 2010–2025 yılları arasında yayımlanan ulusal ve uluslararası literatür taranmıştır. WHO, OECD, PubMed/PMC, Türkiye Sağlık Bakanlığı raporları ve e-Nabız gibi dijital sağlık sistemlerine ilişkin kaynaklar analiz edilmiştir. Literatür taramasında “value-based care”, “VBC Türkiye”, “payment reform health” gibi anahtar kelimeler kullanılmıştır.</p> <p>Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve akademik dergilerde yayımlanan kapsamlı incelemeler VBC’nin hasta sonuçlarını iyileştirme, maliyet etkinliği sağlama ve sağlık hizmeti sunumunda verimliliği artırma potansiyelini desteklemektedir. Türkiye’de e-Nabız gibi dijital altyapılar, kamu-özel sağlık ağı ve aile hekimliği sistemi güçlü yönler olarak öne çıkmaktadır. Ancak işlem odaklı ödeme mekanizmaları, veri kalitesi ve standardizasyonu eksiklikleri, kurumsal direnç ve eğitim yetersizlikleri gibi engeller mevcuttur.</p> <p>Türkiye, VBC’ye geçiş için yapısal avantajlara sahip olsa da, başarılı bir uygulama için veri kalitesi, finansal teşvik sistemleri ve sağlık profesyonellerinin eğitimi gibi alanlarda stratejik yatırımlar gerekmektedir. Pilot uygulamalar, PROM/PREM entegrasyonu ve risk-düzeltilmiş ödeme modelleri ile sistemin sürdürülebilirliği artırılabilir.</p> Muhammed Fatih ERTAŞ Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/231 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretilmesine Şiirin Katkısı, Sabahattin Ali Örneği https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/232 <p>Yabancılara Türkçe öğretiminde kullanılan kaynaklar çoğunlukla <em>Diller için Avrupa Ortak Başvuru Metnine (CEFR)</em> bağlı kalmaktadır. Bu kaynaklar ile öğrenicide <em>Avrupa Dil Portfolyosu</em>’na uygun gelişim sağlanması beklenmektedir. Kaynak kitaplar genellikle seviyelere göre ayrılmış dil bilgisi,&nbsp; konular ve uygun kelime dağarcığından oluşmaktadır. Bu sebeple metinlerde dilin sanatsal yönü arka planda kalmakta ve öğrenicinin kişisel ilgisi yoksa dilin şiirsel işlevi üzerinde çok durulmamaktadır. Ancak <em>CEFR Tamamlayıcı Cilt</em>’e eklenen alımlama, üretim, etkileşim, aracılık; fonoloji kontrolü gibi maddeler şiire de yer verilmesine olanak sağlayabilmektedir. Zira şiir bu üçlü döngüyü içinde barındırması bakımından önemlidir. Dil öğretimine şiir ile katkı sağlanması için, şiirin doğal oluşumu içinde belli dil bilgisi kalıplarına ve sözcük hazinesine sahip olması; kapalı ve şahsi imgelerden uzak olması beklenir. Sabahattin Ali şiirleri bu bağlamda değerlendirildiğinde modern Türk edebiyatı içinde tema, dil bilgisi, söz dağarcığı bakımından yabancılara Türkçe öğretmek için uygun görünmektedir. Ayrıca bu şiirlerden bestelenmiş şarkıların olması öğreniciye müzikal kültür katkısı sağlayacak ve ezberlemeyi kolaylaştıracak bir etken olabilmesi açısından dikkate değerdir.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;</p> Fatma ÜÇLER, Serhat KÜÇÜK Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/232 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Şükrü Ramo'nun “Unutmam" Şiiri Üzerine Bir Tahlil Denemesi https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/233 <p>Makedonya Türk edebiyatı, Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren Balkanlar’da şekillenmiş, Yugoslavya yıllarından günümüze kadar kültürel sürekliliğini koruyan çok katmanlı bir edebi gelenektir. Bu edebiyat, tarih boyunca farklı siyasal ve toplumsal süreçlerin etkisi altında gelişmiş ancak uzun yıllar boyunca yeterince araştırılmamış bir alan olarak dikkat çeker. Makedonya Türk şairleri yaşadıkları toplumsal değişimleri, savaş deneyimlerini ve kimlik arayışlarını eserlerine yansıtarak önemli bir kültürel bellek oluşturmuşlardır. Bu çalışmada, Makedonya Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Şükrü Ramo’nun “Unutmam” adlı şiiri tema, yapı, dil ve üslup, zihniyet açısından incelenmiştir. Şiir, savaşın birey üzerindeki derin etkilerini, kayıpların yarattığı duygusal izleri ve hatıraların insan ruhundaki kalıcılığını konu edinir. “Onu unutmam hiçbir an” dizesi bireysel hafızanın sürekliliğini, geçmişle kurulan duygusal bağın gücünü ve unutmanın imkânsızlığını sembolize eder. Şükrü Ramo savaşın yıkıcılığını anlatırken aynı zamanda kahramanlık, fedakârlık, vatan sevgisi ve dayanışma gibi değerlere vurgu yapar. Her kıta, şairin geçmişe dair bir hatırasını temsil ederken, bu anılar bir araya gelerek ortak bir belleğin parçalarını oluşturur. Şairin bireysel anıları, toplumsal bir kimliğin inşasına dönüşür. Eser kişisel bir tanıklığın yanında ortak bir tarih şuurunun şiirsel bir ifadesi hâline gelir. Unutmam şiiri Makedonya Türk edebiyatında savaş ve vatan temalarını bir arada işleyerek insanın hafızasıyla, toplumsal sorumluluğuyla ve kimliğiyle kurduğu güçlü bağı yansıtan önemli bir örnektir.</p> Onur CAN Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/233 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Modern Özbek Edebiyatına Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin Eserlerinin Etkisi (Bağımsızlık Dönemi Örneğinde) https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/245 <p>Bağımsızlık döneminin yeni Özbek Türk edebiyatında Celâleddin Rûmî'nin eserlerinin ilhamı ve edebi etkisi yeni bir düzeye yükseldi. Bu, esas olarak bağımsızlığın elde edilmesinden kaynaklandı ve bunun sonucunda Mevlâna Rûmî'nin hayatı ve eserleri ile ilgili kitapların tercümesine de geniş bir yol açtı. Çeviri sayesinde edebi etki ve edebi bağlantılar arttı ve bu, sanatsal düşüncede açıkça ortaya çıktı. Özellikle 1986 yılında Rus Oryantalist yazar Radiy Fish'ın Cemal Kemal tarafından tercüme edilen biyografik romanı "Celâleddin Rûmî", (Radiy Fiş, 1986, 272) Özbek okurlarının Mevlâna'yı yeniden keşfetmesine ve anlamalarına yol açmıştır. Bağımsızlık zamanında Cumaniyaz Cabbarov ve Şaislam Şamuhamedov, Cemal Kemal, Askar Mahkam, Siraciddin Seyyid, Ergaş Açil şairin bazı gazel ve rubailerini Farsçadan tercüme etmişlerdir. "Fihi ma fih" adlı nesir eser, Ulugbek Abdulvahab tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve bu çeviriden sonra halkın Celâleddin-i Rûmî'nin eserlerine olan ilgisi artmış ve henuz devam etmektedir. Daha sonra Askar Mahkam, Cemal Kemal, Süleyman Rahman, Adil Ikram tarafından "Mesnevî" tercümeleri birbiri ardına kısmen ve tamamen okuyucunun takdirine sunuldu. "Mecalis-i seb'a" adlı mensur eser, Abdülbaki Gülpınarlı'nın tercümesine dayanılarak Türkiye Türkçesinden Özbek Türkçesine ilk kez Rana Hakimcanova tarafından "Yedi meclis" adı altında tercüme edilmiştir. Bu çeviri ve yorumlar Özbek sanatçılarının sanatsal düşüncesine ve eserlerine yansımıştır. Özellikle Rauf Parfi, Halima Hudayberdiyeva, Askar Mahkam, Bahram Rozimuhammad, Siraciddin Seyyid, Fahriyar, Uluğbek Hamdam'ın eserlerinde, düzyazı, Uluğbek Hamdam'ın "Denge" ve "Yol" romanlarında, öykücülükte Isacan Sultan “Sudaki Kâse", Uluğbek Hamdam'ın "Gözlerini açıp kapatan adam" eserlerinde görülmektedir. Sonuç olarak, bağımsızlık dönemi yeni Özbek Türk edebiyatında Mevlâna Celâleddin-i Rûmî'nin eserlerinin küreselleşme çağı perspektifinden yeniden anlaşılması, onun eserlerinin ele alınması çalışmaları çok sayıda şiir kitabı, öykü ve romanın yanı sıra edebi makalelerle de devam etmektedir.</p> Ra'no HAKIMJONOVA Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/245 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Dîvân Şiirinde Ramazan https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/246 <p><strong>Özet</strong></p> <p>Türk edebiyatının önemli bir devresini oluşturan ve “Dîvân edebiyatı” olarak adlandırılan edebiyat geleneği, XIII. yüzyıl sonlarından XIX. yüzyılın yarısına kadar edebiyatımızın önemli bir dönemini oluşturmaktadır. Dîvân edebiyatı tabiri ile Osmanlı saray ve konaklarında teşekkül eden ve dîvân dedikleri yüksek zümre meclislerine mahsus bir edebiyat kast edilir. Aynı zamanda şâirlerin, şiirlerini bir araya topladıkları eserlerden dolayı da bu adı almış bir edebiyat türü anlaşılır.</p> <p>Dîvân şairleri eserlerini kaleme alırken kendi dönemlerine ait anlayışın gereği olarak biraz süslü cümleler kullanmış, maksatlarını ağdalı ifadelerle anlatmışlardır. Dönemin devlet adamlarına övgü mahiyetinde şiirler söylemişlerdir. Genel yapı bu olmakla beraber toplumun değerleri ve genel anlayışını da yansıtan eserler vermeyi ihmal etmemişlerdir.</p> <p>Ramazan ayı Müslümanlar açısından kutsal ve ibadetlere yoğunlaşılan bir ay olmuştur. Bu özelliğiyle Ramazan, edebiyatın hemen her döneminde şâirlerin ve yazarların ilham kaynağı olmuştur. Dîvân şâirleri de bu konuda geri durmamış, Ramazan’la ilgili şiirler yazmışlardır. Bu şekliyle Ramazan, yalnızca bir ibadet ayı olarak görülmemiş, aynı zamanda toplumun bireyleri arasındaki dayanışmayı güçlendiren ve manevîyatı derinleştiren bir dönem olarak görülmüştür. Böylece toplumun dinî duyguları ile bu duyguları dile getiren şâirlerin şiirleri buluşmuş, ortak bir anlayışın doğmasına sebep olmuştur.</p> <p>Dîvân şairlerinden bazıları yazdıkları şiirlerle Ramazan’a kavuşmayı; sevgiliye kavuşma, ondan ayrılmayı sevgiliden ayrılma olarak resmetmişlerdir. Bazı şairler ise Ramazan’a tasavvufî bir mana yükleyerek ona kavuşmayı ibadetler yoluyla Allah’a kavuşma, onun rızasına ulaşma yolu olarak görmüşlerdir. Bazı şâirler ise Ramazan’ın gelişini bahara benzeterek gönüllerde çiçeklerin açmasına, ondan ayrılmayı ise sonbaharda hazan mevsimine ve ayrılığa benzetmişlerdir. Bütün bunları edebi sanatları kullanarak yapmış, aynı zamanda toplumda zerafet ve nezaket duygusunun gelişmesine katkı sağlamışlardır.</p> <p><strong>Anahtar kelimeler: </strong>Ramazan, Dîvân edebiyatı, Fûzûlî, Bâkî, Şiir</p> Fadime OCAK Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/246 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Yönetim Bilimlerinde Gömülü Teori Kullanımı: İşletme Alanında Yazılmış Doktora Tezleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/235 <p>Nitel araştırmalara artan ilgiyle birlikte Gömülü Teori Metodolojisi (GTM), yönetim bilimlerinde karmaşık ve çok katmanlı olguları açıklamada giderek daha fazla tercih edilmektedir. Bu çalışma, Türkiye’de işletme ve yönetim alanlarında GTM kullanılarak hazırlanmış beş doktora tezini karşılaştırmalı olarak incelemekte; metodolojik uygulamalar, kodlama yaklaşımları, güvenilirlik stratejileri ve kuramsal katkılar açısından bütüncül bir değerlendirme sunmaktadır. İncelenen çalışmaların dördünde sistematik GTM, birinde ise klasik GTM yaklaşımı benimsenmiş; tümü tümevarımcı bir araştırma mantığıyla veriden teori inşa etmeye odaklanmıştır. Veri toplama süreçleri derinlemesine görüşmeler, sistematik memo yazımı ve teorik örnekleme ile desteklenmiş; tüm tezlerde nitel araştırmalar için kabul gören güvenilirlik kriterlerine uygun stratejilerin uygulandığı görülmüştür.</p> <p>Beş tezde ortaya çıkan kuramsal modeller üç ana tema altında bütünleşmektedir: aile işletmesi dinamikleri, liderlik ve kimlik dönüşümü ve kültürel değerler–rasyonalite ilişkisi. Aile işletmesi dinamiklerine odaklanan çalışmalar, kurucuların yönetim devrindeki kaygılarını açıklayan “Mezarda Emeklilik” modeli ile aile işletmelerinde stratejik kararları şekillendiren çekirdek fenomen olarak aile içi güç rekabetini ortaya koyan “Güç Mücadelesi Modelini” geliştirmiştir. Liderlik ve kimlik dönüşümü başlığındaki modeller, yöneticilerin gölge yönleriyle yüzleşme ve bütünleşme sürecini açıklayan “Denizi Arayan Nehrin Yolculuğu” modeli ile mesleki sosyalizasyonun bireyin kişilik yapısı üzerindeki dönüşümünü ele alan “Meslek–Üye Etkileşimi” kavramsallaştırmasını içermektedir. Kültürel değerler ve rasyonalite çerçevesinde ise, kültürel inanç sistemlerinin stratejik karar davranışını nasıl yapılandırdığını gösteren “Yeniçeri–Paralı Asker” kavramsallaştırması geliştirilmiştir.</p> <p>Bu bulgular, Türkiye yönetim bağlamında karar alma süreçlerinin yalnızca rasyonel varsayımlarla açıklanamayacağını; sosyo-duygusal, kültürel ve ilişkisel dinamiklerin belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma, GTM’nin işletme alanında bağlama özgü orta düzey teoriler üretme kapasitesini doğrulamakta ve metodolojik titizliğin güçlü örneklerini sunmaktadır. Gelecek araştırmalara, ortaya çıkarılan modellerin farklı bağlamlarda sınanması önerilmektedir.</p> Yunus İKİZ Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/235 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300 Tasavvuf ve Fütüvvet Uygunluğu https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/250 <p>&nbsp;</p> <p>Bu makalede, tasavvuf ve fütüvvetin tarihî köklerinin çok eski dönemlere uzandığı, özellikle peygamberlerin atası kabul edilen Hz. İbrahim (a.s.) döneminde bu iki olgunun iç içe bulunduğu hususu ele alınmaktadır. İslam’ı ilk defa geniş biçimde tebliğ eden peygamber olarak Hz. İbrahim’in (a.s.) cesareti ve cömertliği sayesinde fütüvvet anlayışı içinde <strong>Ebü’l-Fityân</strong> unvanını kazanması, bu kavramların milattan önceki çağlardan itibaren halk arasında ne denli yüceltilmiş olduğunu göstermektedir. Gençliğini dağlarda ve yalnızlık içinde, yaşlılığını ise çöllerde geçiren Hz. İbrahim’in (a.s.) hayatı, tasavvufun bizzat bir yansıması niteliğindedir.</p> <p>Yüce Allah’ın emriyle Kâbe’yi yeniden inşa eden Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in (a.s.) gerçekleştirdikleri bu faaliyetler, İslam’ın temel esaslarını güçlendirmeye yönelik olmakla birlikte, kendilerine indirilen ilahî vahiyde bu işten daha faziletli olanın bir aç doyurmak veya bir çıplağı giydirmek olduğu, bunun da fütüvvet anlayışının özü olduğu bildirilmiştir. Bu tarihten itibaren Hz. İbrahim’in (a.s.) bir misafirhane kurarak halka yemek ikram etmeye başlaması, onun İslam’ın temel esaslarını yerine getirmekle birlikte aynı zamanda bir fütüvvet ehli olduğunu ortaya koymaktadır.</p> <p>Tasavvuf temsilcilerinin kaleme aldığı şiirler ve nesir eserlerde “gönül Kâbesi”nin yüceltilmesinin önemle vurgulanması, Orta Asya coğrafyasında tasavvufun yüksek bir mertebeye ulaştığını göstermektedir. Özbek edebiyatında önemli meseleler arasında yer alan İslam ve tasavvuf, Hz. İbrahim’in (a.s.) hayatına dair olayların anlatımı aracılığıyla kendi sanatsal yansımalarını bulmuştur.</p> <p>Babarahim Meşreb’in şu beytinde:</p> <p><strong>“Meysiz ve badesiz Kâbe’ye gitmek ne gerek,</strong></p> <p><strong>İbrahim’den kalma o eski dükkânı neyleyeyim,”</strong></p> <p>ifade edilen husus, zahirî Kâbetullah’ın değil, bâtınî Kâbe’nin, yani gönül evinin ziyaret edilmesinin insanlık açısından taşıdığı önemdir. Bu anlayış, makalenin temel noktalarından birini oluşturmaktadır. Hazret-i Nâvâî :</p> <p><strong>Kim ki bir gönlü kırığın hatırını şad eyleye,</strong></p> <p><strong>Nice kere Kâbe yıkılsa, onu yeniden bina eylemiş olur</strong></p> <p>Hz. İbrahim’in (a.s.) yaşadığı dönem, aynı zamanda dünya dillerinin yayılış çağı olarak da tarihe geçmiştir. İbrahim’in (a.s.) ateşe atılışını seyretmek amacıyla inşa edilen büyük kule, yani Babil Kulesi, dünya dillerinin yayılışına sebep olan unsur olarak kabul edilmiştir.</p> Jasurbek MAHMUDOV Telif Hakkı (c) 2025 trk dergisi https://creativecommons.org/licenses/by/4.0 https://trkdergisi.com/index.php/trk/article/view/250 Fri, 26 Dec 2025 00:00:00 +0300