Tasavvuf ve Fütüvvet Uygunluğu


Özet Görüntüleme: 12 / PDF İndirme: 3

Yazarlar

DOI:

https://doi.org/10.5281/zenodo.18063533

Anahtar Kelimeler:

İslam, Tasavvuf, Fütüvvet, Eser, Ebü’l-Fityân, Cömertlik, Ahlak, Yardımseverlik

Özet

 

Bu makalede, tasavvuf ve fütüvvetin tarihî köklerinin çok eski dönemlere uzandığı, özellikle peygamberlerin atası kabul edilen Hz. İbrahim (a.s.) döneminde bu iki olgunun iç içe bulunduğu hususu ele alınmaktadır. İslam’ı ilk defa geniş biçimde tebliğ eden peygamber olarak Hz. İbrahim’in (a.s.) cesareti ve cömertliği sayesinde fütüvvet anlayışı içinde Ebü’l-Fityân unvanını kazanması, bu kavramların milattan önceki çağlardan itibaren halk arasında ne denli yüceltilmiş olduğunu göstermektedir. Gençliğini dağlarda ve yalnızlık içinde, yaşlılığını ise çöllerde geçiren Hz. İbrahim’in (a.s.) hayatı, tasavvufun bizzat bir yansıması niteliğindedir.

Yüce Allah’ın emriyle Kâbe’yi yeniden inşa eden Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in (a.s.) gerçekleştirdikleri bu faaliyetler, İslam’ın temel esaslarını güçlendirmeye yönelik olmakla birlikte, kendilerine indirilen ilahî vahiyde bu işten daha faziletli olanın bir aç doyurmak veya bir çıplağı giydirmek olduğu, bunun da fütüvvet anlayışının özü olduğu bildirilmiştir. Bu tarihten itibaren Hz. İbrahim’in (a.s.) bir misafirhane kurarak halka yemek ikram etmeye başlaması, onun İslam’ın temel esaslarını yerine getirmekle birlikte aynı zamanda bir fütüvvet ehli olduğunu ortaya koymaktadır.

Tasavvuf temsilcilerinin kaleme aldığı şiirler ve nesir eserlerde “gönül Kâbesi”nin yüceltilmesinin önemle vurgulanması, Orta Asya coğrafyasında tasavvufun yüksek bir mertebeye ulaştığını göstermektedir. Özbek edebiyatında önemli meseleler arasında yer alan İslam ve tasavvuf, Hz. İbrahim’in (a.s.) hayatına dair olayların anlatımı aracılığıyla kendi sanatsal yansımalarını bulmuştur.

Babarahim Meşreb’in şu beytinde:

“Meysiz ve badesiz Kâbe’ye gitmek ne gerek,

İbrahim’den kalma o eski dükkânı neyleyeyim,”

ifade edilen husus, zahirî Kâbetullah’ın değil, bâtınî Kâbe’nin, yani gönül evinin ziyaret edilmesinin insanlık açısından taşıdığı önemdir. Bu anlayış, makalenin temel noktalarından birini oluşturmaktadır. Hazret-i Nâvâî :

Kim ki bir gönlü kırığın hatırını şad eyleye,

Nice kere Kâbe yıkılsa, onu yeniden bina eylemiş olur

Hz. İbrahim’in (a.s.) yaşadığı dönem, aynı zamanda dünya dillerinin yayılış çağı olarak da tarihe geçmiştir. İbrahim’in (a.s.) ateşe atılışını seyretmek amacıyla inşa edilen büyük kule, yani Babil Kulesi, dünya dillerinin yayılışına sebep olan unsur olarak kabul edilmiştir.

İndir

Yayınlanmış

2025-12-26

Nasıl Atıf Yapılır

MAHMUDOV, J. (2025). Tasavvuf ve Fütüvvet Uygunluğu: . Trk Dergisi, 6(2), 165–175. https://doi.org/10.5281/zenodo.18063533